Hayat Kısaymış Kuşlar da Uçuyormuş

 Hayat Kısaymış Kuşlar da Uçuyormuş
Digiqole ad

Ah karantina doğum günün yaklaşıyor, neredeyse bir yıl oldu. Ne kaldı ki seninle tanıştığımız günlerin gelmesine…

Herkesin birbirinden farklı geçiyor karantina günleri. Kimi evden online çalışmada, kimi tüm risklere rağmen fiziki iş adresinin yolunu tutuyor, sağlık personelimiz ise takdire şayan günlerden geçiyor meslek hayatlarında… Sağlığımız yerinde ise çok şükür deyip “sıkıldım” kelimesini lügatımızdan bir süreliğine çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Hala fırsatımız varken bunu bir yenilenme, hayatı resetleme gibi algılayabiliriz. Birçoğumuz gibi kendimi revize etmek istediğim bu süreçte, sanki Covid-19 bana “sakin”, “yavaşla” diye fısıldadı. “Nasıl bir koşturma içinde olduğunu gör, kendine dön, içine bak” dedi sanki. Döndüm ve baktım. Belki kaybetmemiştim kendimi peki ama bulmuş muydum? Yine döndüm, baktım. Niye, neden diye sorguladım, buldum… Herkese bir kelime fısıldadı değil mi? Farkına vararak ya da varmayarak. Sana ne fısıldadı? Hiç sordun mu kendine? Kendimizi bulma yolunda yürüdüğümüz bu tekâmül yolculuğunda, geçtiğimiz şu zor gibi görünen ama mucizesi içinde saklı günlerin farkında olarak yaşamak. Bu paha biçilemez bir deneyim… Birkaç dakikalığına da olsa dön içine bakalım sana ne fısıldayacak Covid-19… Bu konuda farkındalık kazandığın anda senden götürdüklerine değil, sana kattıklarına odaklanacak ve evrenin yolladığı mesaja dikkat kesileceksin emin ol.

Bugün, 30 gün sonra ilk defa tramvaya bindim. Çarşıya gittim mecburiyetten. Güneş var, nasıl kalabalık. Tabi hafta sonu gerçekleşecek sokağa çıkma yasağının etkisiyle marketlerin, kasapların, manavların önünde inanılmaz kuyruklar. Birkaç maskesiz insan bile gördüm. Üzücü… Bu kadar basit bir önlemi uygulamanın zorluğu nedir anlayabilmiş değilim. Hayat ya da evren bize; biraz durun, sakinleşin derken ne anlatmaya çalıştığını keşke anlayabilsek… Evet; süreç hepimiz için bir hayli zor ve can sıkıcı ama bunca mücadelenin zinciri kıran halkası olmamak için elimizden geleni yapmak, insani bir zorunluluk gibi, vicdani bir yük gibi… Sınavımız zor, yolumuz flu… Konsantrasyonumuz her geçen gün azalıyor. Hafta sonları evde kalsam şunu yaparım dediğimiz her şey itici gelmeye başladı değil mi? Ne kıymetliymiş bir kafede oturup ince belli bardaktan çay içmek. Ne kıymetliymiş sevdiklerimizin yeni yaşını hep beraber kutlayabilmek. İki gencin evliliğine tanıklık edebilmek. Plaja gittiğinde korkmadan özgürce şezlonga uzanabilmek. Bayramlarda büyüklerimizin elinden öpebilmek. Uzun zaman görmediğin arkadaşınla karşılaşınca sarılabilmek. Ne de güzelmiş ocakta yumurtası fokurdarken çocuklarımızın okul formasını giydirebilmek.

İnancım şudur ki: geçecek, bu zor günler geçecek… Ve biz bu savaştan zamanın, insanın, sevginin kıymetini bilerek, daha çok üretip, daha az tüketerek, empati duygumuzu geliştirerek çıkacağız. Ne kadar zor olsa da geçtiğimiz günler, umut ve gülümsemek gelir her zorluğun üstesinden…

Diyeceğim o ki: “Hayat kısa kuşlar uçuyor” hadi bekleme sal gülümsemeni gökyüzüne…

Digiqole ad

B.1 One Bahçem Kafe İşletmecisi

1 Yorum

  • Biz umudumuzu cebimizden hiç eksik etmeyelim hep birlikte sağlıklı güzel yarınlara
    O güzel Yüreğinize sağlık Serpil hanım 💐💐

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bucod Web Tasarım